EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ

I. GENEL OLARAK MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi esas olsa da eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra başka bir mal rejimi benimseyebilirler. Edinilmiş mal rejimi eşlerden her birinin edinilmiş ve kişisel mallarını kapsar. Türk Medenî Kanunu m. 225 vd. maddelerinde ise söz konusu bu rejimin sona ermesi ve tasfiyesi düzenlenmiştir.

A. Mal Rejiminin Evlilik Sürerken Sona Ermesi

1. Yeni Bir Mal Rejimi Sözleşmesiyle Sona Erme

“Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler.” (m.208/1)

Eşler, yeni mal rejimi sözleşmesiyle başka bir mal rejimini kabul ettikleri takdirde, kabul ettikleri mal rejimi kararlaştırılan tarihten başlayarak yürürlüğe girer ve eski mal rejimi aynı anda sona erer.

Eşler seçtikleri yeni mal rejiminin hüküm doğurmasını bir şarta ya da sonraki bir tarihe bağlamış olabilirler, bu durumda söz konusu şartın ya da sürenin gerçekleşmesi ile birlikte eski mal rejimi de sona ermiş sayılacaktır.[1]

2. Olağanüstü Bir Mal Rejimine Dönüşüm ile Sona Erme

Eşler arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı veya mal ortaklığı rejiminin eşlerden birinin istemi ya da cebrî icra halinde kendiliğinden ya da aile mahkemesi hâkimi kararı ile mal ayrılığı rejimine dönüşmesi/ dönüştürülmesi ile oluşan rejime olağanüstü mal rejimi …”denir.[2]

Olağanüstü rejime dönüşüm ile mevcut olan mal rejimi sona erer. Olağanüstü rejime dönüşüm hâkim kararıyla veya kendiliğinden olarak iki türlü gerçekleşmektedir.

a. Hâkim Kararıyla Dönüşüm

TMK m.225/2’ye göre açılan dönüştürme davası sonucunda hâkim tarafından mal ayrılığına geçilmesine karar verilebilir. Hâkim kararıyla dönüşüm de iki şekilde gerçekleşmektedir.

Mevcut mal rejiminde dönüştürme davasında, haklı sebep olduğu takdirde hakim eşlerden birinin talebi üzerine mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir. Diğer eşin mal varlığının borca batık olması veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması haklı sebebe örnek olarak gösterilebilir.

Mal ortaklığında dönüştürme davasında, mal ortaklığını kabul etmiş eşlerden birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarar görürse, hakimden mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilecektir.

Hem mevcut mal rejiminde dönüştürme davasında hem de mal ortaklığına dönüştürme davasında mahkemenin karar vermesi halinde mal rejimi dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erecektir.

b. Kendiliğinden Dönüşüm

Mal ortaklığı rejiminde yaşayan eşlerden herhangi birinin iflasına karar verilince aralarındaki mal ortaklığı rejimi kendiliğinden mal ayrılığı rejimine dönüşür.(m.209)

Bu konuda ayrıca bir hâkim kararı alınmasına gerek olmamakla birlikte iflas kararının kesinleşmesiyle mal ayrılığı rejimine kendiliğinden geçilecektir.

3. Ayrılık Kararı ile Mal Rejiminin Sona Ermesi

Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. (m.167)

Ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince eşlerin barınmasına, geçimine ilişkin önlemler alabileceği gibi eşlerin mallarının yönetimine ilişkin geçici önlemleri de re’sen alır. (m.169)

Boşanma sebebi kanıtlanmış olursa, hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir. Ayrılık süresi ayrılık kararının kesinleşmesiyle işlemeye başlar.

Ayrılığa karar verilirse mahkeme, eşlerin aralarında kabul etmiş oldukları mal rejiminin kaldırılmasına karar verebilir.

Mal rejimi ayrılık kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erer. Bu düzenleme kararlaştırılan ayrılık süresince geçerlidir.[3]

B. Mal Rejiminin Evlilik Sona Erdiğinde Sona Ermesi

1. Ölüm Durumunda

Edinilmiş mallara katılma rejimi, eşlerden birinin ölümüyle sona erer. (m.225/1) Bunun için bir karara gerek yoktur. Yasal mal rejiminin tasfiyesi yapılırken edinilmiş malların değerleri ölüm tarihine göre belirlenecektir.

2. Ölüm Benzeri Durumlarda

a. Ölüm Karinesi

Edinilmiş mallara katılma rejimi ölüm benzeri durumlarda sona erer. Bunun için bir mahkeme kararına gerek yoktur.[4]

Cesedi bulunmayan/ bulunamayan eş ölümüne kesin gözle bakılmasını gerektiren durum içinde ortadan kaybolmuşsa gerçekten ölmüş sayılır. Bu karineye ölüm karinesi denir. (m.31)

Ölümüne kesin gözle bakılmaya gerektiren durumlar içinde kaybolan eşin cesedi bulunamamış olsa bile, o yerin en büyük idare amirinin emriyle nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülür. Bu şekilde nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülen bir kişinin tabi olduğu yasal mal rejiminin sona erdiği söylenebilir.

b. Birlikte Ölüm Karinesi

Eşler aynı anda ölmüş sayılırsa, birbirlerinin mirasçısı olamazlar.[5] Her birinin mirası, ortak altsoyları yok ise, kendi tarafındaki yasal mirasçılara kalır ve yasal mirasçılar diğer eşin mirasından hak elde edemezler [6]. Ancak, aynı anda ölen eşler birbirlerine mirasçı olamasalar da eşlerin mal rejiminden doğan katılma alacağı hakkı, onların yasal mirasçılarına intikal edeceğinden, her iki tarafın mirasçıları, birbirlerinden mal rejimi tasfiyesi ve katılma alacağı talep hakkına sahip olabilir [7].

c. Gaiplik Kararı

TMK m.225’te yer almayan ancak mal rejimini sona erdiren bir başka sebep de eşlerden biri hakkında gaiplik kararı verilmesidir.

Türk Medenî Kanunu m.32’ye göre “Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.”

Gaiplik kararı, ölüm kütüğüne işlenir. Gaiplik kararı ölüm kütüğüne işlenen bir kişinin tabi olduğu mal rejiminin sona erdiği söylenebilir.

Türk Medenî Kanunu’na göre gaiplik, evliliği kendiliğinden sona erdirmeyip, gaiplik kararıyla birlikte ya da sonradan gaibin eşinin «evliliğin feshi» ni talep etmesi ile sona erer.

Doktrinde gaiplik kararıyla birlikte evlilik sona ermediğinden ve evliliğin feshi kararı alınması gerektiğinden, evliliğin feshi için dava açılmamışsa yasal mal rejiminin sona erip ermeyeceği tartışmalıdır. Doktrinde bir görüşe göre edinilmiş mallara katılma rejimini sona erdirmek isteyen eş, gaiplik kararı ile birlikte evliliğin feshi için ayrıca dava açmalıdır ve edinilmiş mallara katılma alacağının muaccel hale gelebilmesi için gaiplik nedeniyle evliliğin feshi kararı gerekmektedir.[8] Ağırlıklı görüşe göre ise gaiplik kararı ile yasal mal rejimi sona erecektir. [9]

Gaip sonradan ortaya çıktığı takdirde evliliğin feshine ilişkin karar alınmamışsa evlilik devam ettiğinden yasal mal rejimi de devam ediyor sayılacaktır. Ancak evliliğin feshi kararı alınmışsa boşanmaya ilişkin hükümler kıyasen uygulanarak, yasal mal rejimi de sona ermiş sayılacaktır.[10]

3. Boşanma

Evliliğin boşanma nedeni sona ermesine karar verdiği takdirde edinilmiş mallara katılma rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Aynı şekilde mal rejiminin tasfiyesi de dava tarihinden itibaren gerçekleşecektir.

a. Türk Mahkemesinden Verilen Boşanma Kararı

Türk Medenî Kanunu’nu m.225’e göre mahkemenin evliliğin boşanma ile sona erdirilmesine karar verilmesi halinde yasal mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Bu durum gerekçe de şöyle açıklanmıştır: “ Mal rejiminin tasfiyesinde, malların tasfiye anındaki değerleri göz önüne alındığından, bu düzenlemeyle birinin davayıolabildiğince uzatarak diğer eşin edinilmiş mallarındaki artışa ve bu artış dolayısıyla kendi payını artırmasına engel olunmuştur.”  Yasal mal rejimi dava tarihinden itibaren sona erdiği halde bu tarih sonrasında evlilik devam etmektedir.

Mal rejimi sona erdiğinde evlilik birliği halen sürmektedir. Bu sebeple evliliğin genel hükümleri yürürlüğünü sürdürmeye devam edecektir.

Karşılık boşanma davası olduğu takdirde asıl dava kabul edilir ve karşılık dava reddedilirse ya da her iki dava da kabul edilirse asıl dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erecek, karşılık boşanma davası kabul edilirse karşılık boşanma dava tarihinden geçerli olmak üzere mal rejimi sona erecektir.

b. Yabancı Mahkemeden Verilen Boşanma Kararı

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 59.maddesine göre” Yabancı ilamın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.” Buna göre evlilik birliği yabancı mahkeme kararının tanıma ya da tenfizi kararının kesinleştiği andan itibaren sonlanmış sayılacaktır. Kanaatimce uzun yıllar önce boşanmış kişilerin mal rejiminin tasfiyesinin tanıma ya da tenfizle sona ermesi mağduriyetlere yol açabilecektir.

4. Evlenmenin İptali

Mahkeme tarafından evliliğin iptaline karar verildiği takdirde yasal mal rejimi, dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. Evliliğin iptalle sona ermesi halinde mal rejiminin boşanmaya ilişkin tasfiye hükümleri uygulanır.

II. GENEL OLARAK MAL REJİMİNİN TASFİYESİ

Yasal mal rejiminin sona ermesinin doğal sonucu, eşlerden birinin diğerinden mal rejiminin tasfiyesini istemesidir [11].

Tasfiye, kural olarak anlaşma ile gerçekleşmektedir. Ancak taraflar anlaşamazsa mal rejiminin tasfiyesi, dava yolu ile gerçekleştirilebilecektir. Tasfiye istemi, usulüne uygun şekilde açılacak bir dava ile gerçekleştirilebilir. Usulüne uygun bir tasfiye istemi yoksa kesin hüküm oluşturacak şekilde ret kararı verilmesi mümkün değildir. 

Taraflar aralarında bulunan mal rejimi sözleşmesinin ne şekilde tasfiye edileceği hususunda anlaşarak bir sözleşme yapabilirler. Tasfiye sözleşmesi konusunda hukukumuzda özel bir düzenleme bulunmadığından Türk Borçlar Kanunundaki sözleşmeye ilişkin genel hükümler uygulama alanı bulacaktır. Tasfiye sözleşmesi emredici kurallara aykırı olmamalıdır.

Evlilik birliği, boşanma ile sona ererse yasal mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erecektir ayrıca tasfiye anlaşmalı boşanma davasında düzenlenecek olan protokol ile gerçekleştirilebilir [12].

Anlaşmalı boşanma protokollerinde mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hususlar yer almak zorunda değildir. TMK m. 166’ya göre anlaşmalı boşanma kararı verilebilmesi için boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda tarafların anlaşmaları ve hâkimin de bu anlaşmayı uygun bulması gerekir. Düzenlemenin ifadesine baktığımız takdirde anlaşmalı boşanma protokolünün mal rejiminin tasfiyesini de içermesinin zorunlu olduğunu anlamak mümkün değildir. Ancak tarafların yaptıkları protokolle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenlemeleri belirlemesi de mümkündür [13]. Tarafların yaptıkları protokol katılma alacağını, değer artış payı alacağını, eşya alacağını, ziynet alacağını içerebilir.

Tasfiye konusu alacaklar ayni nitelikte ya da nakdi nitelikte olabilir. Diğer eşlerde olan malların geri alınması, paylı mülkiyete ilişkin talepler, tarımsal işletmeye ilişkin talepler, aile konutuna ilişkin talepler ayni nitelikteyken, katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı, katılma alacağı nakdi niteliktedir.

Mal rejiminin tasfiye edilebilmesi için eşler arasındaki mal rejimi sona ermelidir. Yukarıda evlilik sürerken ya da evlilik sona erdiği takdirde mal rejiminin tasfiye edilebileceğine değinmiş idik.

Mal rejiminin tasfiyesi sırasında hem eşlerin hem de mirasçıların işbirliği yapma yükümlülüğü vardır.

Eşlerden biri öldüğü takdirde birbirinden ayrı iki tasfiye söz konusu olur. İlki mal rejiminin tasfiyesi iken ikincisi miras hükümlerinden kaynaklanan tasfiyedir. Mal rejimi ölüm ile sonlandığında terekenin tasfiyesine ancak mal rejiminin tasfiyesi sonlandıktan sonra geçilebilir. [14]

Sırasıyla malların geri alınması, artık değerin bulunması, katılma alacağının belirlenmesi, katılma alacağının ifası ile tasfiye işlemi gerçekleştirilmektedir.

III. SONUÇ

Yasal mal rejimi, evlilik birliği sona erdiğinde ya da evlilik birliği sona erdikten sonra sona erebilir. Yani yasal mal rejimi, ölüm, ölüm benzeri durumlar, boşanma ve evliliğin iptali ile sona erebileceği gibi eşlerin yeni bir mal rejimi sözleşmesi yapması, olağanüstü rejime dönüşüm ile ve ayrılık kararı ile sona erebilir.

Yasal mal rejimi sona erdiği takdirde eşlerden her biri yasal mal rejiminin tasfiyesini isteyebilir. Tasfiye sözleşme ile dava yolu ile ya da protokol ile gerçekleştirilebilir.

KAYNAKÇA

GENÇCAN, Ömer Uğur: Mal Rejimleri Hukuku, Yetkin Yayınları, 5. Baskı, Ankara 2018.

KILIÇOĞLU, Ahmet M.: Aile Hukuku, Turhan Kitabevi, 4. Bası, Ankara 2019.

  ŞEKER, Muzaffer: “Eşin Ölümü Halinde Malların Miras ve Yasal Mal Rejimi Kapsamında Birbirinden Bağımsız Olarak Tasfiye Edilmesi ve Özellikle Sağ Kalan Eşin Aile Konutu ve Ev Eşyası Üzerinde Miras ve Yasal Mal Rejimini Hükümlerinden Kaynaklanan Hakları (MK m.240,625)”, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, S. 1, s. 435-450.

ŞIPKA, Şükran: Türk Hukukunda Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Uygulamaya İlişkin Sorunlar, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskıdan Tıpkı Basım, İstanbul 2011.

ŞIPKA, Şükran/

ÖZDOĞAN, Ayça: Yargı Kararları Işığında Soru ve Cevaplarla Eşler Arasındaki Malvarlığı Davaları, On İki Levha Yayıncılık, 2. Bası, İstanbul 2017.


[1] Şıpka, s.151.

[2] Gençcan, s.421.

[3] Gençcan, s.424.

[4] Kılıçoğlu, s.287.

[5] Şıpka, s.144.

[6] Erdem, s. 282. Yargıtay 8. HD. 11.4.2011, E. 2010/4114, K. 2011/2038 ‘’(…) tarihinde eşler ve çocukları B. ile M.C. karbonmonoksit zehirlenmesi suretiyle ölmüşlerdir.  Bu  tarihte  de  mal  rejimi  sona  ermiştir  (TMK’nın 225/1. madde ). Eşlerin birlikte ölümüyle katılma rejiminin sona ermesi halinde hangisinin diğerinden önce veya sonra öldüğü belirlenemiyorsa, bunların aynı anda ölmüş oldukları karinesi geçerli olacaktır. Ölümle miras edinme ehliyeti ve kişilik son bulduğundan birinin ölümü anında, diğer eş sağ olmadığı için eşler birbirinin mirasçısı veya vasiyet alacaklısı olamayacaktır. Buna karşın eşlerin katılma alacakları miras haklarından ayrı olduğundan katılma rejimi birlikte ölüm karinesi gereğince eşlerin ölümü anında sona erecek, ancak ölümle sona eren katılma rejiminin tasfiyesi sonunda katılma alacağı veya alacakları doğarsa, bu alacak hakları eşlerin kanuni mirasçılarına intikal edecektir. Çünkü aynı anda ölenlerin birlikte ölüm karinesi gereğince birbirlerine mirasçı olamayacakları kural ise de; bu kişilerin her birinin mirası kendi mirasçılarına geçecek, dolayısıyla bu mirasçılar katılma alacağı borçlusu eşin mirasçılarından katılma alacağıyla ilgili miras haklarını talep edebileceklerdir.’’

[7] Şıpka, aynı yer.

[8] Kılıçoğlu, s.287 vd.

[9] Şıpka/ Özdoğan, s.11.

[10] Gençcan, s.428.

[11] Gençcan s.449’dan naklen Sarı, s.295.

[12] Gençcan, s. 451 vd.

[13] Gençcan s.453’den naklen aynı görüş: Zeytin, s.224, Özdemir s.168.

[14] Muzaffer Şeker, “Eşin Ölümü Halinde Malların Miras ve Yasal Mal Rejimi Kapsamında Birbirinden Bağımsız Olarak Tasfiye Edilmesi ve Özellikle Sağ Kalan Eşin Aile Konutu ve Ev Eşyası Üzerinde Miras ve Yasal Mal Rejimini Hükümlerinden Kaynaklanan Hakları (MK m.240,625)”, Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2007, S. 1, s. 435-450.

Paylaş

DERNEKTEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

 Tüzel kişiler genel olarak belirli bir amacı gerçekleştirmek için bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanan şahıs ve mal topluluklarıdır. Bu şahıs ve mal toplulukları hak ve borç altına girebilmektedirler. Hukuk düzeninin şahıs ve mal topluluklarını kişi olarak kabul etmesinin sonucu olarak kendisini oluşturan gerçek kişilerden farklı bir irade ve kişiliği vardır. Tüzel kişiler bu iradeyi kullanarak kendi adlarına hak ve borçlar edinebilmektedirler.

Daha Fazlası »

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi esas olsa da eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra başka bir mal rejimi benimseyebilirler. Edinilmiş mal rejimi eşlerden her birinin edinilmiş ve kişisel mallarını kapsar. Türk Medenî Kanunu m. 225 vd. maddelerinde ise söz konusu bu rejimin sona ermesi ve tasfiyesi düzenlenmiştir.

Daha Fazlası »

HAKSIZ REKABETTE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA TEDBİRLERİ

Günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışı serbest rekabet ilkesine dayanır. Ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini artırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları olduğu söylenmekle birlikte rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli düzenlemelerle haksız rekabetin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Daha Fazlası »

İŞ HUKUKUNDA ÇALIŞMA SÜRELERİ

Endüstriyel toplumlarda çalışma sürelerinin düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. İşçilerin sağlık ve güvenliği, manevi varlıklarını geliştirebilmeleri ve çalıştığı işte verimli olabilmeleri sayesinde üretimin artması;  ülkelerin ve bireylerin refah seviyesini artırmaktadır. Gerek Anayasa(m.50) gerek İş Kanunu çerçevesinde dinlenme hakkı ve çalışma süreleri düzenlenerek iş hayatında verimliliğin artması ve sosyal devlet ilkesinin gereği olarak işveren karşısında daha güçsüz konumda olan işçilerin korunması amaçlanmaktadır.

Daha Fazlası »

MARKANIN KONU OLABİLECEĞİ HUKUKİ İŞLEMLER

Marka, ekonomik olarak teşebbüsün ilgili mali verileri üzerinden ölçülmesi mümkün bir değer olduğundan çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu çalışmada markanın konu olabileceği lisans sözleşmesi, devir, rehin ve haciz konuları ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi ile franchise ve tek satıcılık sözleşmelerinin benzerlik ve farklılıklarına değinilmiş, söz konusu iki sözleşmenin ayrıntılarından söz edilmemiştir.

Daha Fazlası »