HAKSIZ REKABETTE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA TEDBİRLERİ

GİRİŞ

Günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışı serbest rekabet ilkesine dayanır. Ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini artırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları olduğu söylenmekle birlikte rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli düzenlemelerle haksız rekabetin önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Haksız rekabetin, hak sahiplerine geri dönülemez veya telafisi güç ya da imkansız zararlar vermesinin önlenmesi amacıyla da gerek TTK hükümlerinde gerekse SMK hükümlerinde geçici hukuki korumalar öngörülmüştür. Bu çalışma kapsamında da söz konusu kanunlarda yer alan ihtiyati tedbir, delil tespiti ve gümrüklerde el koyma konularına değinilmiştir.

I.HAKSIZ REKABET

İlk düzenlemelerde (EBK m.48) haksız rekabet konusu sadece rakipler açısından ele alınmış ancak bu düzenlemeler yeterli görülmeyerek toplumun ekonomik çıkarları gözetilerek haksız rekabetin önlenmesi üzerinde durulmuştur. İsviçre’de 1943 yılında yürürlüğe giren Haksız Rekabet Kanunu ve bu Kanun’a dayanılarak hazırlanan 1957 tarihli eski Türk Ticaret Kanunu[1] hükümleri bu yaklaşımı yansıtmaktadır[2].

Eski TTK 56. Maddesine göre; “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir.” ifadesi yer almakta olup devamı hükümlerinde hüsnüniyet kaidelerinin neler olduğu düzenlenmiştir.

Haksız Rekabet, 6102 sayılı TTK’nun 54.-63. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup TTK 54. Maddesinde “rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlanmıştır. TTK 55. Madde hükmünde başlıca haksız rekabet halleri sayılmış, 56. Maddesinde de açılabilecek davalar gösterilmiştir. Dava açma hakkına sahip kimseler bakımından sorumluluk halleri ve hukuki taleplerine TTK 56’ncı maddesinde yer verilmiş olup bu maddenin (b) ve (c) bentlerine göre: haksız rekabetin men’ini ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını; maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verebileceği düzenlenmiştir. Mahkeme ayrıca hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması halinde uyuşmazlığa konu mallar üzerinde ihtiyati tedbir niteliğinde el koyma kararı verebilir[3].

Türk hukukunda haksız rekabete yönelik kuralları içinde barındıran en ayrıntılı düzenleme, Türk Ticaret Kanunu’nda yer almaktadır. Bunun yanı sıra, temel niteliği açısından bir haksız fiil olarak değerlendirilmesi mümkün olan bu kavram, Türk Borçlar Kanunu’nun bir borç kaynağı olarak haksız eylemleri düzenlediği ikinci ayrımında, iki fıkra halinde ve bağımsız bir madde (m. 57)[4] olarak ele alınmıştır. Ayrıca 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 83. Ve 84. Maddelerinde de haksız rekabete ilişkin hükümlerin yer aldığı görülmektedir[5].

II. HAKSIZ REKABET DURUMUNDA AÇILABİLECEK DAVALAR

      A.  Tespit Davası

Türk Ticaret Kanunu m.56/1/a’da özel bir düzenleme ile fiilin haksız rekabet teşkil edip etmediğinin tespitinin talep edilebileceği kabul edilmiştir. Bu çerçevede bir fiilin/davranışın/uygulamanın haksız rekabet oluşturduğunun tespiti talep edilebileceği gibi, haksız rekabet oluşturmadığının tespiti de talep edilebilir.

Böyle bir dava açabilmek için, haksız rekabeti gerçekleştiren kişinin kusurunun bulunması gerekmemektedir. Ayrıca burada bir dava söz konusu olması itibariyle, talep sonucunda verilen hüküm kesin hüküm oluşturur.

Burada HMK m.106 ve 107/3’ten bağımsız ve bu hükümlerin öngördüğü şartlara tabi olmaksızın açılabilen, haksız rekabet hukukuna özgü bir tespit davası söz konusudur.

      B. Men (Önleme) Davası

Men (önleme) davası ile devam eden ya da tekrarlanma tehlikesi bulunan haksız rekabet halinin sona erdirilmesi istenir. Bu dava ancak fiilin/davranışın/uygulamanın devam ettiği hallerde açılabilir. Yani haksız rekabet henüz gerçekleşmemişse bu dava açılamaz. Bu davanın açılmasında kusur aranmaz[6].

Men (önleme) davası sonucunda, örneğin, dükkânında kullandığı ışıklı tabeladaki işaretin karıştırılmaya yol açtığı tespit olunursa bu işaretin kullanılmamasına karar verilir.[7]

      C. Eski Hale İade Davası

Eski hale iade davası, haksız rekabetin etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik açılabilir. Bu davada haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması; haksız rekabet yanlış ya da yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesi ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, son çare olarak haksız rekabetin konusu malların ve bunların üretiminde kullanılan araçların imhası istenebilir[8].

D. Tazminat Davası

                  1. Maddi Tazminat

Haksız rekabet sonucunda uğranılan zararın giderilmesi için tazminat davası açılması için failin kusurlu olması gerekmektedir. Türk Borçlar Kanunu m.50/1’ e göre tazminat davasında zararı ispat yükü kural olarak davacıdadır. Ancak uygulamada görülmüştür ki haksız rekabet hallerinde davacının, uğradığı zararın miktarını ispat etmesi oldukça zordur. Ayrıca TBK m.50/2’ye göre; “Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” Söz konusu hükümde hâkime tanınan yetki ise tarafları tatmin edici sonuçlar verememektedir. Bu sebeplerle TTK m.56/1’e “Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.” şeklinde bir ekleme yapılmıştır. Kanun koyucu bu ekleme ile davacıyı tazminat davasında zararı ispat yükünden kurtarmıştır. Bilirkişi incelemesi ile kişinin elde etmesi muhtemel görülen maddî menfaat tespit olunacaktır[9].

                  2. Manevi Tazminat

            Haksız rekabet halinde Türk Borçlar Kanunu m.58’de öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini istenebilir. (TTK m.56/1/e)

III. HAKSIZ REKABET DURUMUNDA GEÇİCİ HUKUKİ KORUMALAR

           Haksız rekabet hukuku bakımından, davanın tarafları dışında da bir menfaat koruması sağlandığından ve kararın bazı durumlarda davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler açısından da icra edilebilirliği söz konusu olduğundan ihtiyati tedbir ayrı bir hukuki öneme sahip bulunmaktadır. Kanun koyucu da bu nedenle haksız rekabet halinde ihtiyati tedbire dair özel olarak düzenleme yapmış bulunmaktadır.

A. İhtiyati Tedbirler

Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.389/1’ e göre: “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Dava konusu yapılmamış ya da ileride açılacak dava ile ilgisi bulunmayan şeylerle/ haklarla ilgili ihtiyatî tedbir kararı verilemez[10].

Haksız rekabetin niteliği gereği delillerin karartılmasındaki kolaylık ve dava sonucunda verilecek karar kadar hakkın güncelliğini yitirebilme ihtimalinden dolayı Türk Ticaret Kanunu m.61’de haksız rekabet durumunda ihtiyati tedbirler ayrıca düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre; dava açma hakkına sahip olan kişinin talebi üzerine mahkeme;

-Mevcut durumun olduğu gibi korunmasına,

-Haksız rekabetin men’ ine (TTK m.56/1/b),

-Haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesine ( TTK m. 56/1/c) ve

-Diğer tedbirlere

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ihtiyati tedbir hakkındaki kurallarına göre karar verebilir[11]. TTK m.61/1’den de anlaşıldığı üzere tedbirleri ancak dava açma hakkına sahip olan kişiler isteyebilir.

            Doktrinde “diğer tedbirlere” ifadesinden, haksız rekabet halinde başvurulabilecek tedbirlere ilişkin düzenlemenin TTK m.61 ile sınırlı olmayıp somut olaya göre HMK’ da yer alan diğer tedbirlerin de uygulanabileceği ileri sürülmektedir[12].

Türk Ticaret Kanunu m.61’e göre ihtiyati tedbir olarak haksız rekabetin men’ i ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması istenebilmektedir; bunlar esasen birer haksız rekabet davasıdır. Ancak kanun koyucu haksız rekabet fiili/ uygulaması/ davranışından tüm piyasanın etkilenmesi sebebiyle ve hızlı bir şekilde zararın önlenebilmesi için ihtiyati tedbir yolu ile de haksız rekabetin men’ ine ve haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına izin vermiştir. İhtiyati tedbir, HMK’ ya göre kural olarak sürekli bir koruma sağlamaz ve kesin korumanın sonucunu baştan sağlayıcı bir rol oynayamaz. İhtiyati tedbir geçici bir koruma olup yalnızca kesin hukukî korumanın sonucuna kadar, sonucu boşa çıkaracak tehlikeyi önlemeyi amaçlamaktadır[13]. Bu kuralın istisnası ise TTK m.61’de düzenlenen haksız rekabete ilişkin ihtiyati tedbirlerdir[14].

Doktrinde bir başka görüşe göre ise ihtiyati tedbir davasının konusu ile haksız rekabetin men’ i davası sonucunda verilen karar aynı olmadığından ikisi farklı davalardır; sadece gecikme nedeniyle hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden ya da gecikme nedeniyle bir sakıncanın veya ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halinde uyuşmazlık hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilmektedir[15].

Türk Ticaret Kanunu m.61/1’e göre: “Dava açma hakkını haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere…” karar verebilmektedir. Halbuki TTK m.56/1/b ve c bentlerinde haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse “ Haksız rekabetin men’ ini, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini ve tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını… ” isteyebilmektedir. Görüldüğü üzere kanun koyucu TTK m.61’de “tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise, haksız rekabetin işlenmesinde etkili olan araçların ve malların imhasını” ifadesine yer vermemiştir. Kanaatimizce bu ifadeye yer verilmemesi oldukça isabetli olmuştur zira imha geçici bir tedbir olmayıp telafisi imkânsız sonuçlar doğuran bir mülkiyet hakkı ihlalidir.

Haksız rekabet sebebiyle örneğin;

-İçeriği haksız rekabet teşkil eden reklam broşürünün dağıtılmasının sona erdirilmesine veya önlenmesine,

-Taklit spor ayakkabıların piyasaya sürülmesinin sona erdirilmesine veya önlenmesine,

-Aldatıcı reklam yayınlanmasının sona erdirilmesine veya önlenmesine,

– Bir internet sitesinin haksız rekabet teşkil eden içeriğinin, yayınının durdurulması/ engellenmesi amacıyla sitenin ilgili içeriğine erişimin tedbiren engellenmenmesine

karar verilebilir[16].

Haksız rekabet nedeniyle tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat yeterlidir[17].

B. Delil Tespiti

Haksız rekabete ilişkin hükümler arasında delil tespitine ilişkin bir hüküm yoktur. Ancak haksız rekabetin haksız eylemin özel bir türü olmasının bir sonucu olarak, haksız rekabet hallerinde geçici hukuki koruma türlerinden biri olan delil tespitinin talep edilmesi mümkündür.         Delil tespiti talebinin şartları, hükümleri ve sonuçları HMK m.400 vd. tabidir. Bu bağlamda taraflar, görülmekte olan bir davada ya da ileride açılacak bir davada bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi her türlü delilin tespitini isteyebilirler.

C.  Gümrüklerde El Koyma

Gümrüklerde el koyma idare tarafından yerine bir ihtiyati tedbir türüdür. Gümrüklerde el koyma Eski TK’ nın aksine 6102 sayılı TTK’ da özel olarak düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu m.61/2’ ye göre, hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması halinde, cezayı gerektiren haksız rekabet konusu mallara, ithalat veya ihracat sırasında hak sahibinin talebi üzerine, gümrük idareleri tarafından el konulabilir. Böylelikle haksız rekabet konusu malların, iç ya da dış piyasalarda dağıtımının önlenmesi amaçlanmıştır.

TTK m.61/4’e göre diğer tarafın da menfaatlerini korumayı amacıyla gümrük idarelerindeki tedbir veya el koyma kararının tebliğinden itibaren on gün içerisinde esas hakkında ilgili mahkemede dava açılmaz veya mahkemeden tedbir niteliğinde karar alınmazsa idarenin el koyma kararı ortadan kalkar. El koyma ile ilgili uygulama 4458 sayılı Gümrük Kanunu’na ve Gümrük Yönetmeliği’ne tabidir.[18]

Türk Ticaret Kanunu m.61/2’ de düzenlenen “gümrük idarelerince el koyma” hususunadaki hüküm, fikri mülkiyet hukukuna ilişkin düzenlemelerle TTK ’daki haksız rekabete ilişkin düzenlemelerin uyumlu hale getirilmesi amacıyla kanuna eklenmiştir.[19] Bu sebeple çalışmamızda özellikle SMK kapsamında düzenlenen “Marka hukuku” na ilişkin hükümlere değinilecektir. Marka hukuku ile haksız rekabet hukuku arasında yadsınamaz bir bağlantı vardır. Gerçekten de tescilli markalar, SMK kapsamında korunurken; tescilsiz markalar TTK’nın “haksız rekabete ilişkin hükümleri” uyarınca korunmaktadır.

Marka, belirli mal ve hizmetleri anonim olmaktan kurtararak bireyselleştirmektedir, bu sayede tüketiciler ulaşmak istedikleri malları veya hizmetleri başka teşebbüslerin mallarından ya da hizmetlerinden ayırt edebilmektedir[20].

Marka korumasının altında yatan en önemli gerekçe piyasanın markalara olan ihtiyacıdır.

Taklit ürünlere gümrüklerde el konulması konusunda mülga 556 sayılı KHK’da özel hükümlere yer verilmiş idi. Genel olarak marka sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması sebebiyle cezayı gerektiren ürünlere, ithalat veya ihracat sırasında ve “…hak sahibinin talebi üzerine bu ürünlere gümrük idareleri tarafından “ihtiyati tedbir niteliğinde” el konulması mümkündür. Belirtilmelidir ki metinde geçen karar, aslında idari nitelikte bir karar olup geçici süreli olarak “gümrük işlemlerinin durdurulması” kararıdır ve mahkeme denetimine tabidir.” [21]

Sınaî Mülkiyet Kanunu da marka sahiplerinin emeğini, yatırım güvenliğini ve piyasayı korumaya ayrıca işlerliğin sağlanmasına yönelik hükümlere yer vermiştir. Tescilli marka sahibi, ihlallere ya da olması beklenen ihlallere karşı, tecavüzü tespit, önleme, giderme, tecavüzlü ürün ve gereçleri toplatma, ilan yaptırma, taklit ürünlerin mülkiyetinin kendisine devrini isteme gibi haklara sahiptir. Marka sahibinin öncelikle başvurabileceği, tecavüze ait delillerin tespiti, ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesi, durdurulmasını isteme ve “gümrüklerde el koyma” talepleri SMK m.159’da düzenlenmiştir.[22] Ancak bu düzenleme mülga 556 sayılı KHK’dan oldukça farklı olsa bu husus uygulama açısından sorun teşkil etmemektedir zira 4458 sayılı Gümrük Kanunu ve Gümrük Yönetmeliği oldukça detaylı bir şekilde düzenlenmiştir.

Üçüncü kişiler kimi zaman tescilli marka sahibinin haklarını ihlal edebilmekte ve marka sahibi bu sebeple zarara uğrayabilmektedir. Bu bakımdan SMK m.159’ a göre “Markanın korunması için verilecek hükmün etkinliğini sağlayacak nitelikte ve yeterlilikte ihtiyati tedbir verilmesi; davacının marka hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen şeylere Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması; herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi, gereklidir.”[23]

Marka hakkına tecavüz niteliği taşıyan bir ürünün, Türkiye sınırları içerisinde gümrükte bulunması halinde bu tecavüzün ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla hak sahibine birtakım yetkiler tanınmıştır. Örneğin taklit markalı ürünün ithal veya ihracı tecavüz teşkil etmektedir. SMK bu kapsamdaki fiillerin engellenmesi için m.159/2/b’de gümrük ve serbest bölgelerde tecavüze konu mallara el konulması ve saklanması tedbirini getirmiştir. Yani sınai mülkiyet ihlallerinin ülke içerisinde tespiti, önlenmesi ve durdurulması mümkün olduğu gibi gümrük bölgelerinde de mümkündür. Sınai mülkiyet ihlallerinden korunmak isteyen hak sahipleri, Gümrükler Genel Müdürlüğü’ne başvurarak, sınai mülkiyet hakkının kayda geçirilmesini ve sınai hakkı ihlal eden taklit ya da korsan ürünlerin gümrükte takip edilmesini talep edebilir. Başvuru, başvuru formu ve marka tescil belgesi gibi eklerle Genel Müdürlüğe sunulur. Her sınai hakkın izlenmesi için ayrı bir başvuru yapmak gerekmektedir. Gümrük Genel Müdürlüğü, başvuruya konu hakkı ihlal eden herhangi bir ürünü gümrüklerde tespit ederse, söz konusu ürünlere el koyar ve marka hakkı sahibine gerekli hukuki süreci başlatması için bildirir. Bildirimi alan hak sahibi, yasal süre içerisinde dava açmalı ve yakalanan ürünlere yargılama sonuna kadar el konulması için ihtiyati tedbir kararı almalıdır. Aksi halde Gümrük Genel Müdürlüğü geçici olarak el koyduğu ürünleri serbest bırakır.[24] 

Taklit ve korsan ürünlere gümrüklerde el konulması işlemi esasen hak sahibinin başvurusu üzerine yapılsa da, kanun koyucu belli hallerde gümrük idaresinin bu ürünlere re’ sen el koyabilmesine de imkân tanımıştır. Gümrük Müdürlüğüne henüz bir talep olmasa da söz konusu eşyanın marka hakkını ihlal ettiğine dair açık deliller varsa marka hakkı sahibinin geçerli bir başvuruda bulunabilmesini temin etmek amacıyla gümrük idareleri tarafından ürünlere üç işgünü süresince kendiliğinden el konulabileceği veya gümrük işlemlerinin durdurulabileceği hükme bağlanmıştır.[25]

SONUÇ

Haksız rekabet, rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralarına aykırı davranışlar ile gerçekleşen ticari uygulamalardır. Haksız rekabet ile amaçlanan piyasa güvenliğinin ve emeğin korunmasıdır.

Haksız rekabet davaları; tespit davası, men davası, eski hale getirme davası ve tazminat davasıdır. Ayrıca Türk Ticaret Kanunu haksız rekabet durumunda ihtiyati tedbirleri özel olarak düzenleyerek mağduriyetlerin en aza indirgenmesini amaçlamıştır.

Sınaî Mülkiyet Kanunu’nda da ihtiyati tedbirlere ilişkin hükümler yer almakta olup haksız rekabetle yakından ilişkilidir. Çalışmamızda SMK hükümleri “marka hukuku” üzerinden değerlendirilmiş olsa söz konusu ihtiyati tedbirler tüm sınaî haklar için geçerlidir.

KAYNAKÇA

ARKAN, Sabih: Ticari İşletme Hukuku. Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları. Son Değişikliklere Göre Hazırlanmış 23. Bası. Ankara 2017.

BUDAK, Ali Cem / KARAASLAN, Varol: Medenî Usul Hukuku, Filiz Kitabevi, 5. Bası, İstanbul 2021.

GÜNEŞ, İlhami: Sınai Mülkiyet Kanunu Işığında Uygulamalı Marka Hukuku, Adalet Yayınevi, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara 2020.

PEKCANITEZ, Hakan / ATALAY, Oğuz / ÖZEKES, Muhammet: Medenî Usûl Hukuku, Vedat Kitapçılık, 6754, 6758, 6763 ve 7035 Sayılı Kanunlarla Yapılan Değişiklikler Nazara Alınarak Gözden Geçirilmiş 5. Bası, İstanbul 2017.

SULUK, Cahit / KARASU, Rauf / NAL, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara 2018.

ŞENER, Oruç Hami: Ticari İşletme Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2016.

ÜLGEN, Hüseyin / HELVACI, Mehmet / KENDİGELEN, Abuzer. KAYA, Arslan. NOMER ERTAN, N. Füsun: Ticari İşletme Hukuku. On İki Levha Yayıncılık, Güncellenmiş Dördüncü Bası, İstanbul 2015.

YAVUZ, Mustafa: “ Sınai Mülkiyet Haklarını İhlal Eden Ürünlerin Gümrüklerde Alıkonulması ve Gümrük İşlemlerinin Durdurulması ”, Fikrî ve Sınai Haklar Dergisi, Cilt No.: 16, Sayı No.: 59, 2020, s. 105-122.


[1] eTTK Madde Gerekçeleri, Dördüncü Kısım, Haksız Rekabet, 54 ilâ 63 üncü Maddelere İlişkin Genel Açıklamalar; “6762 sayılı Kanunda yer alan haksız rekabete ilişkin hükümlerin (m. 56-65) kaynağı, İsviçre’nin 30/09/1943 tarihli “Haksız Rekabete Dair Federal Kanun’udur. İsviçre’de bu Kanunun yerini 19/12/1986 tarihli ‘Haksız Rekabete Karşı Federal Kanun’ almıştır.”

[2] Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, Son Değişikliklere Göre Hazırlanmış 23. Bası, Ankara 2017, s.335.

[3] TTK m.61/2-3: “(2) Ayrıca, hak sahibinin yetkilerine tecavüz oluşturması hâlinde cezayı gerektiren haksız rekabet konusu mallara, ithalat veya ihracat sırasında hak sahibinin talebi üzerine, gümrük idareleri tarafından ihtiyati tedbir niteliğinde el konulabilir. (3) El koyma ile ilgili uygulama bu konudaki mevzuata tabidir.

[4] TBK m. 57: “Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir. Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.”

[5] Çağlar ÖZER, Semih Sırrı ÖZDEMİR, Türk Hukukunda Haksız Rekabete İlişkin Düzenlemeler, D.E.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, n, C. 19, Özel Sayı-2017, s. 189-206.

[6]Arkan, s.352.

[7] Nomer Ertan (Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan), s.567.

[8] Nomer Ertan (Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan), aynı yer.

[9] Arkan, s.354. Aynı yönde bknz. Nomer Ertan (Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan), s.568.

[10] Karaaslan (Budak/ Karaaslan), s.367.

[11] Nomer Ertan (Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan), s.573-574.

[12] Nomer Ertan 2016: 405; Naklen Şirin Koçak Gündüz “Haksız Rekabette Hukuk Davaları”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2019, s.82.

[13] Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s.553.

[14] Nomer Ertan (Ülgen/ Helvacı/ Kendigelen/ Kaya/ Nomer Ertan), s.574.

[15] Dinç, s.126.

[16] Nomer Ertan, “Haksız Rekabet Hukuku”, s. 472.

[17] Özdamar, Mehmet/Ermenek, İbrahim: “Haksız Rekabet Davaları ve Korunan Menfaat”, FMR 2007, C.VII, S.3, s.59.

[18] 4458 sayılı Gümrük Kanunu m.

Gümrük Yönetmeliği m. 110’a göre: “(1) Fikri ve sınai hakları ihlal ettiği gerekçesiyle işlemleri durdurulan veya alıkonulan eşyanın,

a) Türkiye Gümrük Bölgesine girişine,

b) Serbest dolaşıma girişine,

c) Türkiye Gümrük Bölgesini terk etmesine,

ç) İhracına,

d) Yeniden ihracına,

e) Şartlı muafiyet düzenlemesine tabi tutulmasına,

f) Serbest bölgeye konulmasına,

İzin verilmez.”

Gümrük Yönetmeliği’nin “Fikri ve sınai hakları ihlal ettiği kesinleşen eşyaya ilişkin işlemler” başlıklı 111.maddesine göre ise:

“(1) Yetkili mahkemenin söz konusu eşyanın sahte veya korsan olduğuna karar verdiği hallerde, aşağıda belirtilen şekilde işlem yapılır.

a) Eşyanın imhasına karar verildiği takdirde, masraflar eşya sahibine ait olmak üzere eşya tasfiye hükümlerine göre imha edilir.

b) Eşyanın niteliklerinin değiştirilmesinden sonra eşya sahibine teslimine karar verilmesi halinde, eşyanın nitelikleri hiçbir şekilde ilk haline gelemeyecek şekilde değiştirilir. Marka ve etiketlerinin sökülmesi eşyanın niteliklerinin değişmesi için yeterli kabul edilmez. Bu işlemlere ilişkin masraflar eşya sahibi tarafından karşılanır. Eşyaya ilişkin, niteliklerinin değiştirilmesinden önce bir gümrük beyannamesi verilmiş olması halinde, söz konusu beyanname iptal edilir. Eşyanın nitelikleri değiştirilmeksizin yeniden ihraç edilmesi şeklindeki talepler reddedilir.

c) Sahte veya korsan eşyanın müsaderesine karar verilmesi halinde, eşyanın tasfiye hükümlerine tabi tutulmasından önce (b) bendinde belirtildiği şekilde nitelikleri değiştirilir.”

[19] Arkan, s.352.

[20] Suluk/ Karasu/ Nal, s.159.

[21] Çolak, s.677.

[22] Güneş, s.335.

[23] Güneş, s.339.

[24] Suluk/ Karasu/ Nal, s. 417- 418.

[25] Mustafa Yavuz, “ Sınai Mülkiyet Haklarını İhlal Eden Ürünlerin Gümrüklerde Alıkonulması ve Gümrük İşlemlerinin Durdurulması ”, Fikrî ve Sınai Haklar Dergisi, Cilt No.: 16, Sayı No.: 59, 2020, s. 105-122.

Paylaş

DERNEKTEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

 Tüzel kişiler genel olarak belirli bir amacı gerçekleştirmek için bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanan şahıs ve mal topluluklarıdır. Bu şahıs ve mal toplulukları hak ve borç altına girebilmektedirler. Hukuk düzeninin şahıs ve mal topluluklarını kişi olarak kabul etmesinin sonucu olarak kendisini oluşturan gerçek kişilerden farklı bir irade ve kişiliği vardır. Tüzel kişiler bu iradeyi kullanarak kendi adlarına hak ve borçlar edinebilmektedirler.

Daha Fazlası »

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi esas olsa da eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra başka bir mal rejimi benimseyebilirler. Edinilmiş mal rejimi eşlerden her birinin edinilmiş ve kişisel mallarını kapsar. Türk Medenî Kanunu m. 225 vd. maddelerinde ise söz konusu bu rejimin sona ermesi ve tasfiyesi düzenlenmiştir.

Daha Fazlası »

HAKSIZ REKABETTE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA TEDBİRLERİ

Günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışı serbest rekabet ilkesine dayanır. Ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini artırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları olduğu söylenmekle birlikte rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli düzenlemelerle haksız rekabetin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Daha Fazlası »

İŞ HUKUKUNDA ÇALIŞMA SÜRELERİ

Endüstriyel toplumlarda çalışma sürelerinin düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. İşçilerin sağlık ve güvenliği, manevi varlıklarını geliştirebilmeleri ve çalıştığı işte verimli olabilmeleri sayesinde üretimin artması;  ülkelerin ve bireylerin refah seviyesini artırmaktadır. Gerek Anayasa(m.50) gerek İş Kanunu çerçevesinde dinlenme hakkı ve çalışma süreleri düzenlenerek iş hayatında verimliliğin artması ve sosyal devlet ilkesinin gereği olarak işveren karşısında daha güçsüz konumda olan işçilerin korunması amaçlanmaktadır.

Daha Fazlası »

MARKANIN KONU OLABİLECEĞİ HUKUKİ İŞLEMLER

Marka, ekonomik olarak teşebbüsün ilgili mali verileri üzerinden ölçülmesi mümkün bir değer olduğundan çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu çalışmada markanın konu olabileceği lisans sözleşmesi, devir, rehin ve haciz konuları ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi ile franchise ve tek satıcılık sözleşmelerinin benzerlik ve farklılıklarına değinilmiş, söz konusu iki sözleşmenin ayrıntılarından söz edilmemiştir.

Daha Fazlası »