MARKANIN KONU OLABİLECEĞİ HUKUKİ İŞLEMLER

GİRİŞ

 Sınai Mülkiyet Kanunu m.4’ e göre: “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”

Marka tescili üzerindeki gayri maddi hak, bir mülkiyet konusu olarak kabul edilmektedir.[1]

Marka, ekonomik olarak teşebbüsün ilgili mali verileri üzerinden ölçülmesi mümkün bir değer olduğundan çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu çalışmada markanın konu olabileceği lisans sözleşmesi, devir, rehin ve haciz konuları ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi ile franchise ve tek satıcılık sözleşmelerinin benzerlik ve farklılıklarına değinilmiş, söz konusu iki sözleşmenin ayrıntılarından söz edilmemiştir.

1. LİSANS SÖZLEŞMESİ

A. Genel Olarak

Günümüzde gittikçe artan rekabet ortamı teşebbüslerin piyasaya girmesini önemli ölçüde zorlaştırmaktadır. Bu sebeple teşebbüsler, yeni bir marka ile piyasaya girip risk almak yerine, kendini tüketiciye tanıtmış, tüketicinin ve mevcut pazarın ihtiyaçlarını anlamış bir markanın kullanma hakkını alarak teşebbüsün piyasaya girerken rekabetten en az şekilde etkilenmesini öncelikli olarak hedeflerler. [2]

Lisans, hak sahibinin kullanma yetkisini lisans alana vermesi olarak tanımlanabilir.[3]

Tescilli bir markanın kullanım hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu edilebilir. Yani marka birden çok mal veya hizmet için tescil edilmişse her bir sınıf için ayrı ayrı lisans verilmesi mümkündür.

Lisans sözleşmesi ile bir fikri ya da sınai hak sahibi bu hakkın tamamının ya da bir kısmının kullanımını belli bir ücret karşılığı belirli bir süre için bir başkasına devreder.

Lisans sözleşmesi, lisans hakkı kullanımının devri borcunu doğuran tam iki taraflı bir sözleşmedir. Lisans veren sözleşmeye konu hakkın, kullanımının devrini belirli bir ivaz karşılığında gerçekleştirir.

Markayı kullanma hakkı, marka sahibinin tekelindedir.[4] Marka sahibi bu hakkına dayanarak kendisinden izin alınmadan markasının başkası tarafından kullanılmasını engelleyebilir. Aynı zamanda sahip olduğu bu tekel hakkı, onun marka üzerinde tasarrufta bulunmasına da olanak vermektedir. Bu sebeple lisans verme yetkisi münhasıran marka sahibine aittir. Birden fazla marka sahibi olduğu takdirde –aksine bir sözleşme yoksa- lisans verebilmeleri için tümünün iradesi gereklidir. Yargıtay Hukuk Dairesinin 2013 tarihinde verdiği bir karara göre üç kişinin ortak malik olduğu Sabuncakis 1874 ibareli marka için Sabaş Çiçekçilik A.Ş. ile lisans sözleşmesi imzalanmışsa da diğer marka sahiplerinin verdiği bir lisans söz konusu olmadığından marka hakkına tecavüz edildiğine ilişkin karar verilmiştir. 04.03.2013 T. 2012/ 4251 E, 2013/ 3932 K.

Lisans sözleşmesinde lisans alanı, lisans verenden veya onun göstereceği kişiden ya da kaynaktan hammadde, ara ürün, makine, personel temin edilmesi konusunda yükümlülük altına sokan hükümler konulabilmektedir. Bu şekilde bir hüküm genel hukuka aykırı kabul ediliyor olsa da markanın uygulandığı mal veya hizmetin kalitesinin veya itibarının korunması türünden amaçlarla bu hükümlere izin verilebilmektedir. *Camcı

Lisans sözleşmesinde fiyat belirleme kısıtlaması mevcutsa, lisans alan markanın uygulandığı ürün veya hizmeti sözleşmede tespit edilen fiyat üzerinden satmak zorundadır. Sözleşmede mal veya hizmetin satılabileceği en düşük fiyat da tespit edilebilir.

Lisans sözleşmesinde rekabet kısıtlamasına ilişkin hüküm de bulunabilir. Böyle bir hüküm bulunduğu takdirde lisans alan, lisans veren tarafından temin edilen mal veya hizmetleri başka kaynaklardan temin edecek şekilde anlaşma yapamaz.

Özetle lisans sözleşmesi, üçüncü kişilerin marka hakkını kullanması için izin sağlar. SMK m.148 uyarınca, lisans sözleşmesi yazılı şekil şartına tabidir.

B. Lisans Sözleşmesinin Türleri

Kullanım hakkına ilişkin sınırlara göre[5] lisans sözleşmeleri inhisari lisans sözleşmeleri ve basit (inhisari olmayan) lisans sözleşmeleri olarak ikiye ayrılır:

1. İnhisari Lisans Sözleşmesi

 İnhisari lisans sözleşmelerinde lisans veren, marka hakkının kullanılması için üçüncü bir kişiyle lisans sözleşmesi yapamaz. Ayrıca aksini sözleşmede kararlaştırmış olmadıkça kendisi de marka hakkını bizzat kullanmamayı taahhüt eder. Lisans hakkı, belli bir coğrafi bölge için verilebileceği gibi ülkenin tamamı için de verilebilir. Sabih Arkan’a göre eğer sözleşmede coğrafi sınır konulmamışsa lisansın tüm Türkiye’yi kapsadığı kabul edilmelidir. Lisans sözleşmesi, belli bir süre için yapılabilir. Süresiz olarak yapılan lisans sözleşmesinin sınırını marka koruma süresi belirler. Marka lisans sözleşmesi talep halinde sicile eklenir.

Lisans hakkı sahibinin, sözleşme şartlarına aykırı davranması halinde marka hakkına tecavüz gündeme gelecektir. (SMK m.29)

İnhisari lisans sahibi, hükümsüzlük davası hariç olmak üzere, marka sahibinin açabileceği tüm davaları açabilmektedir. İnhisari lisans sahibi tek başına ihtiyati tedbir talebinde de bulunabilir bunun için marka sahibinden izin almasına gerek yoktur. İnhisari lisans hakkı sahibi, marka sahibinin marka hakkına ilişkin olarak açabileceği davaları kendisi adına da açabilmekte ise de aksinin sözleşmede kararlaştırılması mümkündür. İnhisari lisans hakkı sahibinin bu davaları açabiliyor olması marka sahibinin dava açma hakkına engel oluşturmamaktadır. Yani aksine bir sözleşme yapılmamışsa marka sahibi de dava açabilmektedir. [6]

Lisans sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamışsa inhisari lisans alani alt lisans veremez ve lisansı başkasına devredemez, lisans sözleşmesinde verilen hakları genişletemez.

2. Basit (İnhisari Olmayan) Lisans Sözleşmesi

Basit lisansta lisans veren üçüncü kişilerle lisans sözleşmesi yapma hakkını kendisinde saklı tutmaktadır. Ayrıca lisans veren marka hakkını kendisi de kullanabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus lisans verenin iyi niyet ve dürüstlük kuralı çerçevesinde hareket etmesi gerekliliğidir. Lisans veren, lisans hakkı verdiği üçüncü kişilere lisans verirken ilk lisans alana göre rekabet açısından daha elverişli bir konuma getirmemelidir. [7]

Aksine bir sözleşme olmadıkça, lisans, basit lisans sayılır.

Sözleşmede aksi kararlaştırılmadıkça lisans sahipleri lisans sözleşmelerinden doğan haklarını başkasına devredemeyeceği gibi alt lisans da veremez. Alt lisans, basit lisans ilişkisine özgüdür. İnhisari lisanstaki hak, alt lisansa da engeldir.

Lisans sözleşmesinde açıkça düzenlendiği takdirde basit lisans sahibi de dava açabilir. Basit lisans sahibi, marka hakkına tecavüz dolayısıyla dava açma hakkı açıkça sözleşmede sınırlandırılmamışsa marka sahibine bildirimde bulunarak gereken davayı açmasını ister. Marka hakkı sahibi talebi kabul etmez ya da 3 ay içerisinde talep edilen davayı açmazsa, lisans alan, yaptığı bildirimi de ekleyerek kendi menfaatinin gerektirdiği ölçüde kendi adına dava açabilir. Dava açan basit lisans sahibinin dava açtığını marka hakkı sahibine bildirmesi gerekmektedir. Basit lisans sahibi söz konu süre geçmeden ve ciddi bir zararın tehlikesi halinde mahkemeden ihtiyati tedbir isteyebilir, mahkemenin tedbir kararı verdiği hallerde basit lisans sahibi dava açmaya da yetkilidir. Bu halde bildirime ilişkin hususlar yargılama devam ederken tamamlanır. (SMK m.158)

C. Tarafların Borçları

1. Lisans Verenin Borçları

a. Lisans veren, hakkın kullanımını devretmekle yükümlüdür.

Lisans veren hak sahibi olmasına rağmen, hakkın kullanımını lisans alana devreder. Lisans veren lisans alanın sözleşmeye konu marka hakkını kullanmasına izin vermekle ve markanın tescili için başvuru işlemlerini tamamlamak gibi gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür. Ayrıca lisans veren, lisans alanın sözleşmedeki haklarından yararlanabilmesi için gerekli tüm belgeleri sağlamalıdır.[8]

b. Lisans veren hakkın varlığını ve değerini korumakla yükümlüdür.

Lisans veren, lisans alanın sözleşmedeki haklarından yararlanabilmesi için gerekli tüm gerekli işlemleri yapmalıdır. Örneğin marka hakkına tecavüz hallerinde dava açmaktan kaçınmamalıdır.

c. Lisans verenin, lisans alana karşı sadakat borcu vardır.

Lisans veren, lisans alanın yararına olan her türlü bilgi ve belgeyi onunla paylaşmalıdır. Ayrıca lisans veren birden fazla kişiye lisans verdiği takdirde lisans alanlar arasında bir ayrım gözetmemelidir.

2. Lisans Alanın Borçları

a. Lisans alan lisans verene ücret ödemelidir. Lisans sözleşmesi her iki tarafa da borç yükleyen bir sözleşmedir. Lisans verenin marka hakkının kullanımını devretmesine karşılık, lisans alan da ücret ödemelidir. Bu ücret maktu bir ücret olabileceği gibi lisans alanın cirosunun belli bir yüzdesi olarak da saptanabilir.[9]

Lisansın bedelsiz olması halinde “serbest lisans” söz konusudur.[10]

b. Lisans alan, marka hakkını korumakla yükümlüdür. Lisans alan, marka hakkını tehlikeye sokacak her türlü davranıştan kaçınmalıdır.

c. Lisans alanın da lisans verene karşı sadakat borcu vardır. Lisans alan, lisans sözleşmesi gereğince kendisine sunulan bilgi ve belgeleri; marka hakkına zarar verecek ya da lisans verenle rekabet edecek şekilde kullanmamalıdır.

d. Lisans alan sır saklamakla yükümlüdür. Sadakat borcu ile yakından ilişkili olan bu borç sözleşme sona erdiği takdirde de devam eder.

D. Lisans Sözleşmesinin Sona Erme Nedenleri

a. Sürenin sona ermesiyle sözleşme sona erer. Ancak kararlaştırılan bir süre yoksa markanın koruma süresi, üst sınırdır. Marka süresi içerisinde yenilenmezse markaya ilişkin tescilin sağladığı koruma sona erer. Bu durumda SMK anlamında lisans sözleşmesi yapılamaz. Önceden yapılmış lisans sözleşmeleri de kural olarak son bulur. Marka sahibi, markasını kullanmaya devam etmiyorsa lisans sahibi bir bedel ödemeksizin markayı kullanabilir ancak marka sahibi markasını kullanmaya devam ediyorsa lisans alan bedel ödemeden markayı kullanmaya devam edemez. Böyle bir kullanım halinde markanın sahibi, haksız rekabet hükümlerine göre dava açabilir.[11]

b. Sözleşmede bir sona erme nedeni öngörüldüğü takdirde nedenin gerçekleşmesiyle sözleşme sona erer.

c. Taraflardan biri fesih bildirimiyle sözleşmeyi sona erdirebilir.

d. Taraflardan biri sözleşmeyi haklı nedenle feshedebilir.

Lisans sözleşmesinde markaya tecavüz halinde inhisari lisans alanın dava açma zorunluluğu yoktur. Ancak sözleşmede lisans alana böyle bir yükümlülük yüklenmiş olabilir. Bu yükümlüğün ihlali halinde sözleşmenin feshi için bir gerekçe oluşabilir.

e. Taraflardan birinin ölümü, iflası ya da ehliyetini kaybetmesi sözleşmenin sona ermesine neden olabilir. Franchise sözleşmesi karşılıklı güven ilişkisi kuran bir sözleşme olup vekâlet sözleşmesi hükümlerinin bu sözleşmelere kıyasen uygulanması gerektiği kabul edilir. Taraflardan birinin ölümü, iflası ya da ehliyetini kaybetmesi halinde bu sözleşme kendiliğinden sona erer. Franchise ve lisans sözleşmesindeki benzerlik nedeniyle de lisans sözleşmesinde de bu hükmün uygulanması gerektiği lisans verenin kişiliğinin önemli olduğu sözleşmelerde kabul edilmelidir. Ancak, lisans verenin kişiliği değil de yalnızca lisans hakkının önem taşıdığı sözleşmelerde eğer halefler aynı haklara sahip ise sözleşmenin kendiliğinden sona ermemesi gerektiği savunulabilir.[12]

E. Lisans Sözleşmesine Benzer Sözleşmeler

1. Franchise Sözleşmesi

“Franchise sözleşmesi, franchise verenin, kendisine ait üretim, işletme ve pazarlama sistemini oluşturan fikri ve sınai unsurlar üzerinde, franchise alana kullanma hakkı tanıyarak, onu kendi işletme organizasyonuna,…, entegre etmek ve onu bu sisteme dayanan ticari faaliyeti sırasında devamlı olarak desteklemek borcu altına girdiği; franchise alanın ise hem bu sisteme dahil mal ve hizmetlerin sürümünü kendi nam ve hesabına yapmayı ve desteklemeyi hem de franchise verene belli bir ücret ödemeyi taahhüt ettiği sürekli bir borç ilişkisi kuran çerçeve bir sözleşmedir.”[13]

Franchising sisteminde, franchise alan franchise verene ait marka başta olmak üzere birçok işletme unsurunu kullanır.[14]

Franchise sözleşmesi ile lisans sözleşmesi arasında bir benzerlik ilişkisi vardır. Öncelikle her ikisi de her iki tarafa borç yükleyen ve sürekli borç doğuran bir sözleşmedir. Her iki sözleşmede de gayri maddi hak veya fiili durumların karşı tarafa kullanımının açılması söz konusudur. Her iki ilişkide de kullanım hakkı verilen kişinin özellikleri önem arz eder.

 Lisans sözleşmesinde olduğu gibi kural olarak franchise sözleşmesinde de bu sözleşmeden doğan haklar başkasına devredilemez ve alt lisans verilemez. Ancak tarafların aksini kararlaştırması mümkündür.

Lisans sözleşmeleri kural olarak inhisari değildir, lisans veren markayı kendisi kullanabileceği gibi üçüncü bir kişiye de kullanım hakkı verebilir. İnhisari lisans hakkı tanınmak isteniyorsa bunun açıkça belirtilmesi gerekir. Franchise sözleşmelerinde de durum böyle olup tekel hakkı tanınması sözleşmenin asli edimi değildir.

Lisans ve franchise sözleşmeleri arasında her ne kadar benzerlik ilişkisi olsa da önemli ölçüde de farklılıklar vardır. Franchise sözleşmesi, lisans sözleşmesinden daha geniş bir sözleşme olup lisans sözleşmesini de içinde barındırır. Franchise alan, franchise verenin unvanı ile kurulu bir sistemi kullanır, dağıtım organizasyonuna entegre edilir, sürümü artırma yükümlülüğü vardır. Lisans alanın böyle yükümlülükleri yoktur. Ayrıca franchise verenin franchise alan üzerinde geniş bir kontrol yetkisi vardır.[15]

2. Tek Satıcılık Sözleşmesi

“ Tek satıcılık sözleşmesi, yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde, sürekli öyle sözleşmelerdir ki, bununla yapımcı, mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermeyi, buna karşılık tek satıcı da, sözleşme konusu malları kendi adına ve kendi hesabına satarak bu malların sürümünü artırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. ” [16]

Doktrinde bir görüşe göre tek satıcılık sözleşmesinde malları sağlayan taraf için “yapımcı” ifadesi kullanılmıştır. Ancak sözleşmenin bir tarafının mutlaka malların yapımcısı olması gerekmeyip dağıtım ilişkilerinin farklı seviyelerindeki satıcıların da yapımcı olmamalarına rağmen tek satıcılık sözleşmesinin tarafı olması mümkündür. Bu sebeple yapımcı yerine “sağlayıcı” ifadesinin kullanılması daha uygundur. [17]

Tek satıcılık sözleşmesi kanunlarımızda düzenlenmiş bir sözleşme olmayıp hem tipik hem a-tipik edimler içermektedir bu sebeple kendine özgü yapısı olan (sui generis) tam iki taraflı bir akittir.[18]

Sağlayıcı, belli bir ülke veya bölgede mallarını satması, pazarlaması ve servis hizmeti vermesi için tek satıcı ile anlaşma yapar.

Tek satıcı, mallarını satın alıp satacağı ve tekel hakkını aldığı sağlayıcıdan bağımsız olarak hareket eder, sağlayıcının temsilcisi değildir. Kendi sermayesini kendisi koyar ve kendi işletmesini işletir. Ayrıca satın aldığı malları kendi nam ve hesabına satar. Ancak tek satıcı ve sağlayıcı arasında yapılan sözleşme gereğince, tek satıcı sağlayıcının mallarının tanıtımı yapmayı, malların sürümünü artırmayı ve ayrıca satış sonrası da hizmet vermeyi taahhüt eder. [19]

Tek satıcı ve sağlayıcı arasında süreklilik arz eden bir çerçeve sözleşme bulunmaktadır. Çerçeve sözleşmede, sağlayıcının tek satıcıya satmayı taahhüt ettiği mallar, tarafların yükümlülükleri ve yapacakları birel satış sözleşmelerinin şartları yer almaktadır. Çerçeve sözleşmede borç ilişkisi tüm ayrıntıları ile düzenlenmez. Ayrıntılar, birel satış sözleşmeleri ile düzenlenir.[20]

Sağlayıcı, tek satıcılık sözleşmesi ile tek satıcıya belli bir ülke ya da bölgede mallarını satması, tanıtması ve sözleşme sonrası hizmetleri yerine getirmesi için yetki verir. Sağlayıcının verdiği bu yetki tekel niteliğinde olup daha sonra üçüncü bir kişiye aynı ülke ya da bölgede tek satıcılık veremez; ayrıca sağlayıcının kendisi de o bölgede doğrudan satış yapamaz. Tek satıcılık sözleşmesi ile inhisari lisans sözleşmesi, hakkın tekel niteliğinde olması yönünden birbirine benzemektedir. Ancak tek satıcılık sözleşmesinde sürümü yapılan mallar sağlayıcı tarafından üretilmekte ve sağlayıcıya ait markanın da işaretlenmesiyle piyasaya arz edilmektedir. Dolayısıyla tek satıcı tarafından üretilen malların sağlayıcıya ait markayla işaretlenerek piyasaya arz edilmesi tek satıcılık sözleşmesinde hiçbir zaman mümkün olamayacaktır. Her ne kadar tek satıcı tarafından markanın kullanılması olgusu yer alsa da tek satıcılık sözleşmesi lisans sözleşmesi değildir. Tek satıcılık sözleşmesi malların sürümüne ilişkin iken lisans sözleşmesi mal ve hizmetlere ilişkindir.[21]

Lisans sözleşmesinde genelde periyodik aralıklarla lisans alanın kullanma karşılığı olarak kararlaştırılan lisans bedelini ödemesi söz konusu iken tek satıcılık sözleşmesinde sağlayıcı tarafından gönderilen malların bedelinin sağlayıcıya ödenmesi söz konusudur.

Yargıtay bazı kararlarında tek satıcılık sözleşmesinin lisans sözleşmesi olmadığı görüşünde iken bazı kararlarında da tek satıcılık sözleşmesini münhasır lisans sözleşmesi olarak adlandırmaktadır. Yargıtay bir kararında, tek satıcının tek satıcılık sözleşmesine dayanarak haksız rekabetin ve müdahalenin önlenmesi talebinde bulunma hakkının bulunmadığını ifade ederek lisans sözleşmesi ile farklılığına işaret etmektedir.[22]

1. DEVİR

Sınai Mülkiyet Kanunu m.148/ 6’ya göre marka hakkı tescil olunduğu mal ve hizmetlerin tamamı ya da bir kısmı için devredilebilir. Marka, TTK uyarınca ticari işletme ile birlikte devredilebileceği gibi işletmeden bağımsız olarak tek başına da devredilebilir. Marka hakkına ilişkin tüm hukuki işlemler gibi devir sözleşmesi de yazılı şekil şartına tabidir. Ayrıca devir sözleşmelerinin noter tarafından onaylanması gerekmektedir. Ancak markanın devri bir mahkeme kararıyla ya da ticari işletme ile birlikte devrediliyorsa yazılı bir devir sözleşmesi aranmamaktadır. [23] Markanın devri, devreden ya da devralanın talebiyle sicile tescil edilir ve Bülten’ de yayınlanır. Burada sicile tescil kurucu değildir, devir işleminin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi açısından önem teşkil eder. Garanti markası ve ortak markada ise tescil kurucu etkiye sahiptir.

Markanın devri halinde, marka hakkı mevcut durumu ile devralana geçer. Yeni bir koruma süresi başlamaz, devralan kalan koruma süresinden yararlanır. [24]

Marka devrinin muvazaalı veya kötü niyetli işlemlerle gerçekleştirilirse devrin iptali ve sicilin eski hale getirilmesi istenebilir. [25]

2. REHİN

Tescilli markalar, yazılı şekil şartına uyularak işletmeden bağımsız bir şekilde rehin edilebilir. Markaların rehininin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesi için SMK ya da TİTRK ( Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu) hükümlerine göre rehin yapılmalıdır.

Rehin hakkı, rehin sözleşmesinin Rehinli Taşınır Sicili’ ne tescil edilmesiyle kurulur. (TİTRK m.4/1) Rehin sözleşmesi, güvenli elektronik imza ile onaylanmış şekilde elektronik ortamda ya da yazılı olarak düzenlenmelidir. (TİTRK m.4/2, 4/3)

Marka üzerinde TİTRK hükümlerine göre kurulan rehin Rehinli Taşınır Sicilince Marka Sicili’ ne bildirilir.

Doktrindeki bir görüşe göre TİTRK hükümleri uyarınca marka üzerinde kurulan rehin hakkının Marka Sicili’ ne tescilden sonra değil, Rehinli Taşınır Sicili’ ne tescilden sonra üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi uygun olur. [26]

Sınai Mülkiyet Kanunu m. 148 uyarınca tescilli bir marka üzerinde yazılı şekil şartına uyularak rehin kurulabilir. Türk Medenî Kanunu’nun rehne ilişkin hükümleri marka rehnine de uygulanır. Marka rehnin konusunu teşkil eden borç ödenmezse, marka rehni paraya çevrilir ve öncelikle rehin gösterildiği alacakların ödemeleri sağlanır. Markası üzerinde rehin kuran hak sahibi, markaya ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmeye devam etmelidir.[27]

3. HACİZ

Marka, ticari işletmeden bağımsız olarak haczedilebilir.

Markayı taşıyan malların haczi ve markanın haczi birbirinden farklı kavramlardır.[28] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2000 yılında verdiği bir karara göre “marka ve ayırt edici ad ve işaretler maddi bir varlığa sahip olmadığından zilyetliğe de konu olamazlar. Bu sebeple İİK m.86 markalar bakımından uygulanamaz. [29] Markanın haczi sicile kaydedilir ve yayınlanır, icra müdürünün fiilen haczi gerekmemektedir. Hacizli marka sahibinin marka üzerindeki yükümlülükleri devam etmektedir. Hacizli marka kullanılabileceği gibi devir de edilebilir. [30]

SONUÇ

Marka hakkı münhasıran marka sahibine aittir.

Markanın ekonomik değerinden faydalanmak isteyen marka sahipleri markayı hukuki işlem konusu yapmaktadırlar.

Lisans sözleşmesi ile marka sahibi bu hakkın tamamının ya da bir kısmının kullanımını belli bir ücret karşılığı belirli bir süre için bir başkasına devreder.

Marka, işletmeden ayrı olarak haczedebilir, rehnedebilir ya da devredebilir.

Sınai Mülkiyet Kanunu m.148’e göre bütün sınai haklar gibi markanın da konu olduğu hukuki işlemler yazılı şekil şartına tabidir.

KAYNAKÇA

ARKAN, Sabih: Ticarî İşletme Hukuku, Banka Ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Son Değişikliklere Göre Hazırlanmış ve Genişletilmiş Yirmi Üçüncü Bası, Ankara 2017.

ERDEM, ERCÜMENT. H: Milletlerarası Ticaret Hukuku, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul 2017.

GÜNEŞ, İlhami: Uygulamalı Marka Hukuku, Adalet Yayınevi, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Ankara 2020.

POROY, Reha/

YASAMAN, Hamdi: Ticari İşletme Hukuku, Vedat Kitapçılık, Genişletilmiş ve Güncelleştirilmiş 17. Bası, İstanbul 2018.

SULUK, Cahit /

KARASU, Rauf/

NAL, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara 2018.

TEKİNALP, Ünal: Fikrî Mülkiyet Hukuku, Arıkan Yayıncılık, Güncelleştirilmiş, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş Dördüncü Bası, İstanbul 2006.


[1] Güneş, s. 169.

[2] Erdem, s. 460, 461.

[3] Suluk/ Karasu/ Nal, s. 397.

[4] Arkan, s. 307.

[5] Erdem, s.471.

[6] Güneş, s.186, 187.

[7] Gürzumar, s.93, Naklen, Erdem, s. 472.

[8] Erdem, s.478.

[9] Arıkan, s.317, dördüncü dipnot.

[10] Tekinalp, s.436.

[11] Çağlar/ Yıldız/ İmirlioğlu, s.179.

[12] Erdem, s. 483, 484.

[13] Erdem, s.419.

[14] Erdem, aynı yer.

[15] Mehmet Ali Çakı, “Hukuksal Açıdan Franchise Sözleşmeleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İzmir 2021.

[16] İşgüzar, s.14, Naklen, Poroy/ Yasaman s.294.

[17] Demir Gökyayla, s. 7.

[18] Erdem, s.390.

[19] Poroy/ Yasaman, s.298; Erdem, s.398.

[20] Demir Gökyayla s.21, 22.

[21] Bengü Özyeşil,”Marka Lisans Sözleşmesi”, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul 2010.

[22] 11. HD, 26. 05. 1999, 1999/2086 E. , 1999/4505K. , Y. 11. HD 01.11.2001 tarih, 2001/7859 E. ,

2001/8456 K.

[23] Güneş, s.172.

[24] Arkan, s.315.

[25] Güneş, s.174.

[26] Arkan, s. 316.

[27] Güneş, s. 190,191.

[28] Tekinalp, s.433.

[29] 11.HD. , 09.03.2000, 1999/8623-2000/2232, Naklen, Güneş, s. 190.

[30] Güneş, s.190.

Paylaş

DERNEKTEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

 Tüzel kişiler genel olarak belirli bir amacı gerçekleştirmek için bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanan şahıs ve mal topluluklarıdır. Bu şahıs ve mal toplulukları hak ve borç altına girebilmektedirler. Hukuk düzeninin şahıs ve mal topluluklarını kişi olarak kabul etmesinin sonucu olarak kendisini oluşturan gerçek kişilerden farklı bir irade ve kişiliği vardır. Tüzel kişiler bu iradeyi kullanarak kendi adlarına hak ve borçlar edinebilmektedirler.

Daha Fazlası »

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi esas olsa da eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra başka bir mal rejimi benimseyebilirler. Edinilmiş mal rejimi eşlerden her birinin edinilmiş ve kişisel mallarını kapsar. Türk Medenî Kanunu m. 225 vd. maddelerinde ise söz konusu bu rejimin sona ermesi ve tasfiyesi düzenlenmiştir.

Daha Fazlası »

HAKSIZ REKABETTE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA TEDBİRLERİ

Günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışı serbest rekabet ilkesine dayanır. Ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini artırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları olduğu söylenmekle birlikte rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli düzenlemelerle haksız rekabetin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Daha Fazlası »

İŞ HUKUKUNDA ÇALIŞMA SÜRELERİ

Endüstriyel toplumlarda çalışma sürelerinin düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. İşçilerin sağlık ve güvenliği, manevi varlıklarını geliştirebilmeleri ve çalıştığı işte verimli olabilmeleri sayesinde üretimin artması;  ülkelerin ve bireylerin refah seviyesini artırmaktadır. Gerek Anayasa(m.50) gerek İş Kanunu çerçevesinde dinlenme hakkı ve çalışma süreleri düzenlenerek iş hayatında verimliliğin artması ve sosyal devlet ilkesinin gereği olarak işveren karşısında daha güçsüz konumda olan işçilerin korunması amaçlanmaktadır.

Daha Fazlası »

MARKANIN KONU OLABİLECEĞİ HUKUKİ İŞLEMLER

Marka, ekonomik olarak teşebbüsün ilgili mali verileri üzerinden ölçülmesi mümkün bir değer olduğundan çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu çalışmada markanın konu olabileceği lisans sözleşmesi, devir, rehin ve haciz konuları ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi ile franchise ve tek satıcılık sözleşmelerinin benzerlik ve farklılıklarına değinilmiş, söz konusu iki sözleşmenin ayrıntılarından söz edilmemiştir.

Daha Fazlası »