SİGORTA VE SINIRLI AYNİ HAK İLİŞKİSİ

ÖZ

Sınırlı ayni haklar Türk Ticaret Kanunu’nu madde 1456’da düzenlenmiştir. Bu düzenleme her ne kadar tüm sınırlı ayni haklar için ortak düzenlenmişse de esasında “rehin hakkı” ile yakından ilişkilidir. Rehin hakkı ile sigortanın ortak özelliği, sahibine teminat sağlamasıdır. Bu yakın ilişki göz önünde bulundurularak bu çalışmada sınırlı ayni hak ve sigorta ilişkisi değerlendirilmiştir.

I. Mal Sigortası Kavramı

Türk Ticaret Kanunu’nun “Sigorta Türlerine ilişkin Özel Hükümler” başlığını taşıyan ikinci kısmında sigorta türleri “Zarar Sigortaları” ve “Can Sigortaları” olmak üzere iki başlıkta düzenlenmiştir. Zarar sigortaları da kendi içinde “mal sigortaları” ve “sorumluluk sigortaları” olarak ikiye ayrılmaktadır. Esas konumuz olan sigorta ve sınırlı ayni hak ilişkisi kapsamında öncelikle “mal sigortaları” na değinmekte fayda vardır.

Kanun koyucu mal sigortalarının tanımına yer vermemiştir ancak doktrine göre mal sigortaları, taşınır ya da taşınmaz bir mal ile maddi olmayan mallar (marka, patent ve fikri haklar gibi) üzerinde kişinin sahip olduğu menfaatin sigortalanması olarak nitelendirilmektedir. Ancak burada malın kendisinin değil, Mal üzerindeki menfaatin sigortalandığına dikkat etmek gerekmektedir. Yani sigortadan yararlanacak olan kişinin Menfaati teminat altına alınır. [1]

Burada menfaat sadece mal üzerindeki mülkiyete dayalı değildir. Mal üzerindeki menfaat sınırlı bir ayni hakka ya da nispi bir hakka dayanabilir. Ayrıca mal üzerinde birden fazla menfaat veya birden fazla menfaat sahibi olabilir. Mal üzerinde malik olmayan menfaat sahipleri de mal üzerindeki para ile ölçülebilir bir menfaatini sigorta ettirebileceği kabul edilmiştir. Hak sahipleri, mal üzerinde ayrı menfaat sahibi oldukları için diğerlerinin haklarına bağlı olmadan kendi menfaatlerini sigorta ettirebilirler. Buna göre mal sigortasını Malik de rehinli alacaklı da yaptırabilir.[2]

II. Sınırlı Ayni Hak Kavramı

Sınırlı ayni haklar, mülkiyet hakkı dışında kalan ayni haklar olup hak sahibine mülkiyet hakkında olduğu gibi doğrudan eşya üzerinde hâkimiyet sağlar. Ancak bu hâkimiyet, elbette mülkiyetteki gibi geniş değildir. Hak sahibi sahip olduğu sınırlı ayni hakkın ölçüsünde eşyaya egemendir. [3] Mülkiyet hakkı, eşya üzerinde en geniş yetkileri verir. Malik, eşya üzerinde kullanma, yararlanma, fiili ve hukuki tasarruflarda bulunma yetkisine tam olarak -hukuk düzeninin sınırları içinde-  sahiptir. Türk Medenî Kanunu’nda öngörülen hallerde mülkiyet hakkının muhtevasını oluşturan yetkilerden bazılarının ayrılarak bağımsızlaştırılması ve bir hak olarak tesis edilmesiyle “sınırlı ayni haklar” oluşur. Bu şekilde eşya birden çok kişinin menfaatine hizmet eder.[4]

Sınırlı ayni haklar, rehin hakkı, irtifak ve taşınmaz yükü olarak üçe ayrılır. Rehin hakkı ile sigortanın ortak özelliği sahibine “güvence” sağlamasıdır. [5]

III. Sigorta ve Sınırlı Ayni Hak İlişkisi

A. Genel Olarak

Lehine sınırlı ayni hak tesis edilmiş eşyanın zayi olması veya zarara uğramasıyla değerinin azalması durumunda eşyanın eksilen değerinin yerini alan sürrogat = kaim değer olarak malik lehine bir alacak hakkı ortaya çıkabilir. Sigorta tazminatı en önemli kaim değerlerden biridir.[6]

Sigorta, eşyanın maliki tarafından yaptırılabileceği gibi lehine sınırlı ayni hak oluşturulan alacaklının da bu menfaati sigorta ettirebilmesi mümkündür.

Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça malikin eşyası üzerinde sigorta sözleşmesi yaptırması zorunluluğu yoktur. Ancak üzerinde rehin hakkı bulunan bir eşyanın yok olması durumunda malik borçlu borcundan kurtulamaz. Alacaklısına karşı kişisel malvarlığı ile sorumlu olur. Görüldüğü üzere, malik borçlunun sigorta ettirmede ekonomik ve hukuki yararı bulunmaktadır. Sigortalı malın maliki borcunu yerine getirmezse ve eşya zayi olursa alacaklı alacağını öncelikle rehinli eşya yerine geçecek olan sigorta tazminatından alacaktır ve bu sayede borçlu kişisel sorumluluktan kurtulabilecektir.[7]

Malik, mülkiyet hakkına ilişkin olarak, aktif ve koruyucu yetkilerden doğan menfaatlerinin tamamını, tek bir sigorta sözleşmesi ile sigorta ettirebileceği gibi; mülkiyetten kaynaklanan yetkilerinin sağladığı menfaatleri ayrı ayrı da sigorta himayesine alabilir. Mal sigortalarında sigortalanan mal değil, menfaattir demiştik. Bu durumda her menfaat sahibi mülkiyet hakkı yanında sınırlı ayni haktan kaynaklanan haklarını da sigorta ettirebilir. Lehine sınırlı ayni hak tesis edilmiş olan kişi, eşya üzerindeki menfaatini korumak için kendi ad ve hesabına sigorta ettirebileceği gibi, üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilen eşya üzerindeki menfaatin malik tarafından da sınırlı ayni hak sahibi lehine sigorta ettirilmesi mümkündür. Ancak TTK m.1456’da malikin menfaati için yaptırılan sigortanın, diğer sınırlı ayni hak sahipleri lehine hüküm doğuracağı kabul edilmiştir ve bu hükmün uygulama alanı bulabilmesi için esas itibarıyla malik lehine, onun eşya üzerindeki menfaatinin sigorta ettirilmiş olması gerekmektedir.[8]

Türk Ticaret Kanunu m.1456’ya göre sınırlı ayni hak ile kısıtlanmış bir mal üzerindeki malike ait menfaat sigortalandığında, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam edecektir. Burada sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam etmektedir. Ancak burada sınırlı ayni hak sahibi sigortalı değildir. Sigorta parası ayni hakkın kapsamına dâhildir. Sigorta parası burada yerine geçen bir değerdir yani sigorta konusu eşyanın yerine geçmektedir. [9]

Sigortacıya mal üzerindeki ayni hak bildirilmişse ayni hak sahibinin izni olmadan sigortacı sigortalıya sigorta tazminatını ödeyemez. Ancak bildirilmediği takdirde ayni hak tescil edilmişse veya sigortacı biliyorsa bildirime gerek yoktur. Bunun istisnası sınırlı ayni hak sahibinin sonradan yazılı onay vermesidir.

Sigorta konusu eşyada hasar varsa(tamiri ya da eski hale iadesi gerekiyorsa) bu durumda sigortacı ödemeyi sigortalıya teminat karşılığı yapabilir. (TTK m.1456/2) Burada amaç sınırlı ayni hak sahiplerini korumaktır. Ancak örneğin sigortacı, Kasko sigortalarında aracın hasar görmesi halinde ödemeyi sigortalıya değil, tamir işini yapan firmaya yapılmaktadır. Böyle bir durumda sigortacının herhangi bir teminat almasına gerek yoktur.

Uygulamada poliçede “dain-i mürtehin” rehinli alacaklı kayıtları bulunmaktadır. Bu şekilde bir kayıt varsa, sigortacı ödemeyi “dain-i müretin” olarak poliçede görülen kişiye ya da onun izni ile sigortalıya yapmaktadır. Ancak burada ödemenin “dain-i mürtein”e yapılması her zaman doğru olmayıp gerçek durumun araştırılması gerekmektedir. Örneğin banka kredisi ile alınan araç üzerinde banka rehin tesis etmekte ve bu rehin hem aracın ruhsatında hem de kasko sigortasında belirtilmektedir. Her ay kredi borcunun ödenmesi ile bankaya olan borç azalmaktadır. Ancak taksitlerin sona ermesinden sonra aracın tam zıyaa uğraması halinde ödemenin sigortacı tarafından araç malikine değil de bankaya yapılması uygun değildir.[10]

Ayrıca Yargıtay 11. HD. verdiği bir kararda sigorta tazminatı talep etme hakkının öncelikle “dain-i mürtehin” e ait olduğunu, sigortalının ancak lehine rehin verilmiş olan alacaklının açık muvafakatini almak şartıyla ve kendi menfaati de zedelendiği takdirde tazminat isteme hakkına sahip olduğunu belirtmiştir.[11]

Sigortacı, sigorta konusu eşya üzerinde sınırlı bir ayni hak sahibine bazı bildirimleri yapmakla yükümlüdür. Ancak TTK m.1456/8’e göre bildirim yükümlülüğü sigorta ettiren lehine kurulmuş sınırlı ayni haklar için söz konusu değildir.

Sigorta priminin ilk taksiti veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, TTK m.1431’de öngörüldüğü şekilde zamanında ödenmelidir.

 TTK m.1434’e göre “ (1) 1431 inci maddeye uygun olarak istenilen sigorta primini ödemeyen sigorta ettiren mütemerrit olur.

 (2) İlk taksidi veya tamamı bir defada ödenmesi gereken prim, zamanında ödenmemişse, sigortacı, ödeme yapılmadığı sürece, sözleşmeden üç ay içinde cayabilir. Bu süre, vadeden başlar. Prim alacağının, muacceliyet gününden itibaren üç ay içinde dava veya takip yoluyla istenmemiş olması hâlinde, sözleşmeden cayılmış olunur.

(3) İzleyen primlerden herhangi biri zamanında ödenmez ise, sigortacı sigorta ettirene, noter aracılığı veya iadeli taahhütlü mektupla on günlük süre vererek borcunu yerine getirmesini, aksi hâlde, süre sonunda, sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sigorta sözleşmesi feshedilmiş olur. Sigortacının, sigorta ettirenin temerrüdü nedeniyle Türk Borçlar Kanunundan doğan diğer hakları saklıdır.

(4) Bir sigorta dönemi içinde sigorta ettirene iki defa ihtar gönderilmişse sigortacı, sigorta döneminin sonunda hüküm doğurmak üzere sözleşmeyi feshedebilir…”

Sigorta ettirenin, prim ödeme borcunu ödemede temerrüde düşmesi halinde sigortacı sigorta sözleşmesinden cayar veya sözleşmesi feshederse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkında zayıflama olur. Bu durumu göz önünde bulunduran kanun koyucu sigortacıya sigorta ettirenin primi ödemede temerrüde düştüğünü ve temerrüde düştüğünün ihtar edildiğini, sınırlı ayni hak sahibine bildirmekle yükümlü tutulmuştur. (TTK m.1456/4) [12]

Ayrıca sözleşme öncesinde, sigortacı için önemli olan bir hususun, sigorta ettiren tarafından bildirilmemesi veya yanlış bildirilmesi hallerinde sigortacı sözleşmeden cayabilir ya da prim farkı isteyebilir.(TTK m.1439/1) Aynı şekilde, sözleşmeye devam ederken rizikonun gerçekleşmesi veya mevcut durumun ağırlaşması ihtimalini ya da sözleşmede riziko ağırlaşması olarak kabul edilebilecek olayların varlığı sigortacı tarafından öğrenildiği takdirde; sigortacı, bu tarihten itibaren 1 ay içinde sözleşmeyi feshedebilir veya prim farkı isteyebilir. (TTK m.1445/1) Bu hallerde sınırlı ayni hak sahibinin haklarının korunabilmesini sağlamak amacıyla kanun koyucu; sigortacının sınırlı ayni hak sahibini bilgilendirmesi gerektiğini kabul etmiştir. (TTK m.1456/4)

Sigorta ettiren ya da sigortacı tarafından sözleşme feshedildiğinde veya sözleşmeden cayıldığında; sigortacı, fesih veya cayma bildirimi kendisi tarafından yapılmışsa, söz konusu bildirim tarihinden, diğer hallerde sözleşmenin sona ermesinden itibaren, on beş gün içinde, durumu sınırlı ayni hak sahiplerine bildirmekle yükümlüdür.( TTK m.1456/5)

Bu halde sigorta sözleşmesi, ayni hak sahipleri yönünden sözleşmenin sona ermesinden itibaren on beş gün süre ile geçerli olur. Sigortacı, istem üzerine, sınırlı ayni hak sahibi olduğunu bildiren kişiye sigorta koruması ile sigorta bedelinin miktarı hakkında bilgi verir. (TTK m.1456/6) Durumu öğrenen ayni hak sahibi, bu on beş gün içinde sözleşmeye devam edeceğini sigortacıya bildirmediği takdirde, sigorta sözleşmesi, ayni hak sahibi için de geçersiz hale gelir. Ayni hak sahibi sözleşmeye devam etmek isterse, sigortacı haklı bir neden olmadığı sürece bu istemi reddedemez.

SONUÇ

Sonuç olarak, TTK’ nın sigorta hukukuna ilişkin hükümlerinden anlaşıldığı üzere sigorta, malik borçluya sağladığı güvencenin yanında alacaklılara da güvence sağlamaktadır. Malike ait bir mal sigortalandığında, sınırlı ayni hak sahibinin alacağı sigorta tazminatı üzerinde de devam etmektedir. Sigortacı, sigortalı mal üzerinde bir sınırlı ayni hak tesis edildiğini biliyor ya da bilebilecek durumda ise sigortalı malın malikine yaptığı sigorta tazminatı ödemesi ile borcundan kurtulamayacaktır. Ayrıca Kanun, sigortacıya lehine sınırlı ayni hak tesis edilmiş alacaklıya karşı da birtakım bildirimlerde bulunma yükümlülüğü getirmiştir.

KAYNAKÇA

AYBAY/ HATEMİ : Eşya Hukuku, Vedat Kitapçılık, Gözden Geçirilmiş 4. Bası, İstanbul 2014.

AYHAN, Rıza/ ÇAĞLAR, Hayrettin/ ÖZDAMAR, Mehmet : Sigorta Hukuku, Yetkin Yayınları, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Ankara 2021.

GÜNAY, Barış : Sigorta Hukuku, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, 2021.

ULAŞ, Işıl        : “Rehin ve Sigorta İlişkisi”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Aralık 2008, C. XXIV, S. 4, s. 5-13.

ÜNLÜTEPE, Mustafa : “Sınırlı Ayni Hak Sahiplerinin Sigorta Tazminatı Üzerindeki Hakları” , HKÜHFD, Y. Ocak 2019, C.9, Sa.17, s.151-198.


[1] Ayhan/Çağlar/Özdamar, s.9.

[2] Ayhan/Çağlar/Özdamar, s.256-257.

[3] Aybay/ Hatemi, s. 242-243.

[4] Ayhan/Çağlar/Özdamar, s.267.

[5] Işıl Ulaş, “Rehin ve Sigorta İlişkisi”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Aralık 2008, C. XXIV, S. 4.

[6] Mustafa Ünlütepe, “Sınırlı Ayni Hak Sahiplerinin Sigorta Tazminatı Üzerindeki Hakları” , HKÜHFD, Y. Ocak 2019, C.9, Sa.17, s.151-198.

[7] Işıl Ulaş, “Rehin ve Sigorta İlişkisi”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Aralık 2008, C. XXIV, S. 4.

[8] Mustafa Ünlütepe, “Sınırlı Ayni Hak Sahiplerinin Sigorta Tazminatı Üzerindeki Hakları” , HKÜHFD, Y. Ocak 2019, C.9, Sa.17, s.151-198.

[9] Günay, s.170.

[10] Günay, s.171-172.

[11] Berberoğlu Yenipınar, s. 159.

[12] Ayhan/Çağlar/Özdamar, s.270.

Paylaş

DERNEKTEN ÇIKMA VE ÇIKARILMA

 Tüzel kişiler genel olarak belirli bir amacı gerçekleştirmek için bağımsız bir varlık halinde teşkilatlanan şahıs ve mal topluluklarıdır. Bu şahıs ve mal toplulukları hak ve borç altına girebilmektedirler. Hukuk düzeninin şahıs ve mal topluluklarını kişi olarak kabul etmesinin sonucu olarak kendisini oluşturan gerçek kişilerden farklı bir irade ve kişiliği vardır. Tüzel kişiler bu iradeyi kullanarak kendi adlarına hak ve borçlar edinebilmektedirler.

Daha Fazlası »

EŞLER ARASINDA MAL REJİMİ

Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi esas olsa da eşler evlenmeden önce veya evlendikten sonra başka bir mal rejimi benimseyebilirler. Edinilmiş mal rejimi eşlerden her birinin edinilmiş ve kişisel mallarını kapsar. Türk Medenî Kanunu m. 225 vd. maddelerinde ise söz konusu bu rejimin sona ermesi ve tasfiyesi düzenlenmiştir.

Daha Fazlası »

HAKSIZ REKABETTE GEÇİCİ HUKUKİ KORUMA TEDBİRLERİ

Günümüzde geçerli olan liberal ekonomi anlayışı serbest rekabet ilkesine dayanır. Ticari hayatta rekabetin, işletmelerin verimini artırıcı, üretilen mal ve hizmetlerin kalitesini yükseltici ve fiyatları düşürücü fonksiyonları olduğu söylenmekle birlikte rekabetin dürüstlük kuralları çerçevesinde yapılması ve kötüye kullanılmaması gerekmektedir. Bu sebeple çeşitli düzenlemelerle haksız rekabetin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Daha Fazlası »

İŞ HUKUKUNDA ÇALIŞMA SÜRELERİ

Endüstriyel toplumlarda çalışma sürelerinin düzenlenmesi bir ihtiyaçtır. İşçilerin sağlık ve güvenliği, manevi varlıklarını geliştirebilmeleri ve çalıştığı işte verimli olabilmeleri sayesinde üretimin artması;  ülkelerin ve bireylerin refah seviyesini artırmaktadır. Gerek Anayasa(m.50) gerek İş Kanunu çerçevesinde dinlenme hakkı ve çalışma süreleri düzenlenerek iş hayatında verimliliğin artması ve sosyal devlet ilkesinin gereği olarak işveren karşısında daha güçsüz konumda olan işçilerin korunması amaçlanmaktadır.

Daha Fazlası »

MARKANIN KONU OLABİLECEĞİ HUKUKİ İŞLEMLER

Marka, ekonomik olarak teşebbüsün ilgili mali verileri üzerinden ölçülmesi mümkün bir değer olduğundan çeşitli hukuki işlemlere konu olabilir. Bu çalışmada markanın konu olabileceği lisans sözleşmesi, devir, rehin ve haciz konuları ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi ile franchise ve tek satıcılık sözleşmelerinin benzerlik ve farklılıklarına değinilmiş, söz konusu iki sözleşmenin ayrıntılarından söz edilmemiştir.

Daha Fazlası »